3 Ocak 2011 Pazartesi

Derbilerin ardından...


Galatasaray'ımız 2010 yılının son, 2011 yılının ilk derbilerinden galip ayrılarak ligde liderliği devraldı ve yerini korumayı başardı. 29 Aralık çarşamba günü Fenerbahçe Ülker'i mağlup eden takımımız, yeni yılın 2. gününde deplasmanda Iversonlı Beşiktaş Cola Turka'yı mağlup etmeyi başardı.

Bu yazımda Hüseyin kardeşimin stilinden biraz farklı olarak bu maçların psikolojik olarak etkisini ve şu an içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya çalışacağım.

Fenerbahçe Ülker maçıyla başlayalım.

Karşılaşmaya oldukça istekli fakat bir o kadar stresli başladığımızı söylemek yanlış olmaz. Oyuncularımız, başta Ermal olmak üzere, maça iyi konsantre olmuşlar fakat bu konsantrasyon birinci periyot başlarında bize pahalıya patladı. 5-15'lik skorla maç elimizden gidiyor gibi olsa da bu nokta 4 kısa ve Rancikle sahada olan ekibimiz, çeyrek sonunda yakaladığı 7-0'lık seriyle skoru 12-15'e getirdi ve çeyrek bu şekilde tamamlandı.

Fazla konsantrasyondan dolayı yaşadığımız olumsuzluğu üzerimizden atmamızda Tutku'nun harika oyununun katkısı tartışılmaz. Tutku'nun yanına Joshua Shipp'i de mutlaka koymamız gerekir.

İlk çeyrek sonunda yakaladığımız o serinin vermiş olduğu havayla maçın kalanında çok iyi savunma yaptığımızı söylemek yanlış olmaz. Fenerbahçe Ülker'i 56 sayıda tutmamız bunun en iyi göstergesi. Sıkıntımız, özellikle 3. çeyrekte, skoru bir an evvel lehimize çevirip maçı kopartma isteğimizin yine olumsuz olarak sahaya yansımasıydı. Greer'in hatası sayesinde (Faul hakları dolmamıştı.) Tutku'nun üçlüğü son periyoda 2 sayı geride girmemizi sağladı.

Son periyoda muthiş bir savunmayla başladık. Direncimiz öyle bir noktaya geldi ki Fenerbahçe Ülkerli oyuncuların çaresizlikleri yüzlerinden okunuyordu. Savunmada kazandığımız top sonrası bulduğumuz basket, peşine rakip takımın koçunun teknik faul alması iyice Fenerbahçe Ülker'i yoldan çıkarttı ve bana göre maçı o anda bıraktılar.

Bu olayın ardından takımımız zaman zaman hatalı hücum etmesine ve boş atışları kaçırmasına rağmen savunma direncini en üst seviyede tutmasıyla rakibini alt etmeyi başardı.

Maçın yıldızı Tutku Açık. 12 sayı - 6 ribaunt - 7 asist'in yalnızca tek top kaybıyla yapılmış olması oldukça önemli. Kağıt üzerinde attığımız 67 sayının 28-30'unu Tutku sayesinde bulduğumuzu görmek bir yana, sahada kaldığı 30 dakika süresince takımımızın hücum organizasyonlarını büyük bir ustalıkla yönetmesi onun ne denli akıllı ve iyi bir oyun kurucu olduğunun göstergesi.

Joshua Shipp'ten de bahsetmistim yukarıda. İstatistik kağıdına 11 sayı - 8 ribaunt - 4 top çalma ile ismini yazdırması onun bu takım için ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu istatistikleri yalnızca 5 dakika dinlenebilmesine rağmen yapabiliyor. Sezon başında geldiği zaman burun kıvıranlara inat ne kadar iyi bir oyuncu olabileceğini her geçen maç biraz daha ispatlıyor. Özellikle savunmadaki azmi önemli. 11 sayıyı üzerinden oynanabilecek doğru düzgün bir set olmadan kaydettiğini de eklemek gerekir. Ekmeğini taştan çıkartıyor. Tam bir emekçi! Ayrıca bu maçta hızlı hücumlardaki bitiriciliği mest etti!

Bu iki oyuncumuzun yanı sıra Shumpert ve Rancik skor anlamında ciddi katkı verdiler ve oynayan her oyuncumuz sahaya yüreğini ortaya koydu. Maç sonrası yaşanılan sevinç ve gurur tablosu görülmeye değerdi.




Bu maç sonrası takımımızda ister istemez fiziksel ve mental bir düşüş yaşandı. Yeni bir takım olduğumuzu göz önünde bulundurursak bunu normal karşılamamız gerekiyor. Fiziksel düşüş bir şekilde toparlanabilirdi ancak mental düşüşü yeni yılın ikinci günü oynanacak maç için toparlayabilmek pek mümkün gözükmüyordu benim baktığım pencereden. Dolayısıyla karşımızdaki rakip kim olursa olsun maçın bir bölümü zorlanacaktık. Hatta kaybedebilirdik de...

Beşiktaş Cola Turka'da ise her sezon yaşanan maddi problemler bir kez daha kendisini gösterdi. Oyuncular antremanlara çıkmadılar ve bunun peşine yönetim ödemelerin büyük çoğunluğunu yaptı. Bunda Iverson etkisi olduğunu söylemek gerekir sanırım zira böyle bir durumda yaşanacak aksilik sadece Türkiye'de değil, dünyada da yankı bulacaktı... Kurtadılar.

Tofaş maçında oynanan kötü oyun ve Chatman'ın kadro dışı kalmasının yanı sıra sakatlıklar Beşiktaş Cola Turka'nın kolay lokma olarak görülmesine neden oldu. Biraz hafıza tazelemekte yarar var.

27 Aralık 2008 günü... Akatlar'da Beşiktaş Cola Turka ile karşılaşacağız. Yabancılarından sadece Baxter sahada olacak. Kağıt üzerinde favoriyiz ve o ana kadar ligde yalnızca Efes Pilsen'e mağlup olmuşuz. 3. çeyrekte yaptığımız atakla 1 sayı farkla öne geçiyoruz fakan son çeyrekte yalnızca 5 (beş) sayı atmamız maçı kaybetmemize neden oluyor ve bu maç sonunda Murat Özyer görevi bırakıyordu.

Ortam aynı. Beşiktaş Cola Turka yine problemli. Üzerine bir de deşarj olmuş şekilde çıkıyoruz maça. Fenerbahçe Ülker karşısında ribaunt problemi yaşamayan takımımız bu maçta konsantrasyon problemi nedeniyle ribaunt sıkıntısı çekiyor. Bütün bunlara bir de Ogilvy ve Ignerski'nin oyunları da eklenince maçı bir türlü kopartamıyoruz.

Basketbolda farkı açtığınız zaman rakibinizi maçtan kopartacak öldürücü darbeyi indiremiyorsanız bir şekilde onları maça davet ediyorsunuz demektir.

Biz de farkı 15 sayılara kadar çıkartmamıza rağmen Beşiktaş Cola Turka'yı maça davet ettik ve onlar da seyircileriyle birlikte maça ortak oldular. Son çeyrekte 26 sayı yediğimizi hatırlatmakta fayda var. Maç sonunda Beşiktaş Cola Turka geri geldiği maçta yaptığı iki hata nedeniyle galibiyeti kaçırdı.

Son çeyrek hariç fena oynamadığımız maçı kazanmamız önemliydi. Bu tarz geri dönüşlerde bir şekilde maça tutunup, galibiyeti kazanmak önemli. Öyle ya da böyle bunu başardık.

Takımımızı hemen asıp kesmenin bir mantığı yok zira böyle kazalara uğramak çok normal. Maçı kayıpsız geçmek bizim adımıza daha önemli. Oktay Hoca maç sonrası gerekeni yapmıştır zaten.

Bu maçın yıldızı 22 sayı - 6 ribauntla Ermal Kuqo oldu. Her ne kadar ribauntlara yansımasa da pota altında zayıf olan rakibimize karşı çok iyi üstünlük kurdu.

Joshua Shipp bu maçta da 6 sayı - 8 ribaunt - 4 asist - 5 top çalmayla hem hücuma hem savunmaya katkı verdi. All-around bir performans sayılabilir.

Son olarak Haluk Yıldırım'a özel bir yer açmak gerekir. Sezon başında transferine karşı çıkan bir insan olarak son dönemde göstermiş olduğu performans karşısında önünde saygıyla eğiliyorum. Bu maçta da gönderdiği üç adet üç sayılık atışı da sayıya çevirmesi bizim açımızdan önemliydi.

İstatistikler:



Takımımızın performansı ister istemez onlardan büyük başarılar beklememize sebep oluyor fakat ayaklarımızın biraz yere basması lazım.

Oktay Hoca'nın ısrarla vurgulamaya çalıştığı konuyu hatırlatalım: "Bu sezon güzel basketbol oynamak istiyoruz." Kısacası hocamız, teknik ekip, oyuncularımız ve şube yöneticileri başarıdan ziyade sistemin oturmasına önem veriyorlar. Bu süreç içerisinde iniş-çıkışlar yaşamamız oldukça doğal. Yapmamız gereken takımımızın oynadığı basketboldan keyif aldığını görmek, onlardan keyif almak ve avuçlarımız patlayana kadar onları alkışlamak. Bu sezon gelecek başarı pastanın kreması olacaktır.

Başarıyı pastanın kendisi olarak görmek istiyorsak en azından bu sezon sonuna kadar bekleyip, yeni sezonda uygun şartlarda bu isteğimizi dile getirmemiz gerekiyor.

Hüseyin kardeşim ya da ben Olin Edirne maçı öncesi mutlaka bir yazı hazırlarız fakat takımımız için önemli bir psikolojik test olduğunu söylemek gerekir zira bizim kadar kaliteli kadroları olmasa da rakipleri için sinir bozucu bir takım haline dönüşebiliyorlar. Detayları Olin Edirne değerlendirmesine saklayalım.

Lütfen Olin Edirne maçında Aslanlarımızı yalnız bırakmayalım. Onlar bu desteği hakediyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder