30 Kasım 2013 Cumartesi

TOP 16 YOLCULUĞU

Galatasaray erkek basketbol takımı, 1 yıl aradan sonra geri döndüğü Euroleague'te, son 16 takım arasına kalmayı, 3 maç kala büyük oranda garantiledi. Peki, şimdi ne olacak? 

Takımımız Euroleague'te oynadığı 7 maçta aldığı 4 galibiyet ve 3 mağlubiyetle, grubun tamamlanmasına 3 maç kala, grubunda 2. sırada yer alıyor. Grupta lider olma şansımız yok iken, 5. olma talihsizliğini yaşamak ve Euroleague'e veda etmemiz hala mümkün. Kalan son 3 maç ve bu 3 maçın ikisinde Abdi İpekçi Arena'da ev sahibi olarak oynayacağız. Bu maçlardan ilkinde karşılaşacağımız Malaga ise, grupta 2. sıra için çekiştiğimiz en büyük aday... 1 galibiyet arkamızda geliyorlar ama İspanya'da takımımıza karşı aldıkları farklı galibiyet, galibiyet sayısı  eşitliğinde onları yukarı taşıyacak. Bu sebeple, önümüzdeki perşembe İpekçi'de onları +28 fark ile yenersek, C grubundan 2. olarak çıkmaya hak kazanıyoruz. Bu maçı 28 farkla kazanamazsak bile İpekçi'de oynayacağımız üst üste iki maçı yani gelecek hafta Gora maçını da kazanırsak, 2. olarak çıkmamız kesinleşiyor. 

Giriş paragrafında sorduğum şimdi ne olacak sorusuna dönecek olursak; Euroleague yönetimi, ligin formatında değişikliğe gitti. Geçen yıl olduğu gibi, Euroleague'de artık top 16 grupları, 4 farklı grupta 4 takımlı değil de 2 farklı grupta 8 takımlı olacak. 

Şu anda gruplar arasında top 16'yı garantileyen bir çok takım olmasına rağmen(yanında yıldız olanlar garantileyen takımlar) yeri belli olan tek takım var. O takım da grubumuzun yenilgisiz lideri, son iki yılın şampiyonu Olympiakos... 

Format şu şekilde;


E grubu; A ve C gruplarının liderleri, B ve D gruplarının ikincileri, A ve C gruplarının üçüncüleri ve B ve d gruplarını dördüncü sırada tamamlayan takımlardan oluşacak. 
F grubu; B ve D gruplarının liderleri, A ve C gruplarının ikincileri, B ve D gruplarının üçüncülerini ve A ve C gruplarında dördüncü olan takımların gelişiyle oluşacak.

İki grupta yer alan 8 takımın, 14 maç üzerinden oynayacağı yeni grupta, grubunu ilk 4 sırada tamamlayan takımlar, son 8 oynamaya hak kazanacak.

Gelelim hesaplara; grubu ikinci bitirirsek, 
-Real Madrid ile D grubunu lider bitirecek takım-
Biri geçen yıl da Eurocup grubumuzda olan Kuban ve Maccabi Tel Aviv... Bu hafta Tel Aviv'de karşılaşacaklar Kuban 1 galibiyet önde olmasına rağmen grupta aldığı tek yenilgi Maccabi'ye karşı... Maccabi'yi bi adım öne çıkartıyorum şahsen...
-Bizimle birlikte grupta yer alacak olan grubunu ikinci tamamlayan takım A grubundan gelecek. Bu sıralama için işler A grubunda biraz karışık. Grubun zirvesindeki 3 takım da aday ama bana göre sanki Fb Ülker ikinci olacakmış gibi. Diğer adaylar Cska ve Barcelona...  
- B grubundan gelecek üçüncü takım için de hesaplar karışık 3 takımda olabilir. Efes bi adım önde ama direkt rakipleri olan Zalgiris deplasmanı bi de buldozer Real Madrid ile maçları var. Bence bu gruptan Efes gelecek. Diğer aday ise. Milano...
D grubundan gelecek diğer 3. takım ise, ya Laboral yada Pana olacak. ikisi de zor seçim...
- A grubunun dördüncüsü Nanterre belli gibi... Grubu ikinci bitirirsek bi de Fransa deplasmanımız olacak. Diğer takım da bizim grubun dördüncüsü olacak. Ya Bayern ya Gora yada Siena... Bu takımlardan ikisi elenecek biri yine bizim rakibimiz olacak.

Grubu üçüncü bitirirsek; 
- Fb Ülker, Barca ve Cska üçlüsünden grubu lider bitiren takım ve Olympiakos gruba lider vasfıyla girecek takımlar olacak.
- Efes-Milano-Zalgiris üçlüsünden grubu ikinci sırada bitiren takım ve Kuban olacak gibi...
-  A grubundan gelecek diğer bi rakibimizde 3. olacak takım yani yine Fb Ülker-Barça ve Cska üçlüsünden en geride kalan takım...
- Efes-Milano-Zalgiris üçlüsünde en geride kalan takım da yine rakibimiz olacak. 
- Laboal ve Pana yarışında altta kalan takım top 16'da rakibimiz olacak. 

31 Temmuz 2013 Çarşamba

MAHMUTİ VE ATAMAN YİNE KARŞI KARŞIYA!

GALATASARAY TUBAD'A KATILIYOR!

Yeni sezona hazırlık çerçevesinde erkek basketbol takımımız, son yıllarda Banvit'in ev sahipliğinde düzenlenen TÜBAD turnuvasına katılıyor. Bir diğer deyişle, turnuvanın son şampiyonu, unvanını korumaya çalışacak.

TÜBAD'dan yapılan açıklamaya göre; organizasyona bu yıl, ilk yapılmaya başlandığından beri ev sahipliği yapan Bandırma'nın aksine Abdi İpekçi Arena'nın  ev sahipliği yapacağı açıklandı. 13-14-15 Eylül tarihlerinde düzenlenecek  turnuvaya Galatasaray'ımız dışında; ev sahibi Banvit, eski koçumuz Oktay Mahmuti'nin takımı Anadolu Efes ve henüz belli olmayan bir yabancı takım katılacak.

kaynak; TÜBAD

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Galatasaray ve Şampiyonlar Ligi

Bilindiği üzere Galatasaray, 2011-2012 sezonun da olduğu gibi 2012-2013 sezonunda da şampiyonluğa rahat bir şekilde ulaştı. Üst üste alınan 2 şampiyonluk sonrası, ülke içerisinde en fazla şampiyon olma unvanını geri alan Galatasaray; gelecek yıl, Türkiye'yi yine Şampiyonlar Ligi platformunda temsil edecek.

Kötü geçen uzun bir ara; her takım için uzun olmayabilir belki ama kuruluş amacı Türk olmayan takımları yenmek olan bir takım için uzun olan bir ara sonrası geçen yıl, şampiyonlar ligi platformunda, adımızı tekrar Avrupa'ya hatırlatmış, yeni bir hikaye için start vermiştik. Tabii ki tek temennim bu hikayenin sonu da 2000'de olduğu gibi olması ve en büyük kupanın 1 numaralı kurucumuz Ali Sami Yen'in mezarına götürülmesi...  Geçen yıl şampiyonlar liginde karşılaştığı tüm rakipleri sahadan boynu bükük yollayan Galatasaray'ın, Avrupa Kupalarında topladığı 24 puan, iyi bir grup kurası çekmek adına bayağı yararlı olabilir. Geçen sezon başında Uefa sıralamasına 60. sırada başlayan Galatasaray, toplanılan 24 puan sonrası 2012-2013 sezonunu 41. sırada tamamladı.  Avrupa Kupalarında toplanılan bu 24 puan, son 10 yıl içerisinde ki en yüksek 2. puanı idi. ( 15. sırada olduğumuz 2004 yılında 26.870 puan toplamıştık.) Şampiyonluk sonrası hak edilen Şampiyonlar ligine geçen sezon 3. torbanın son takımı olarak girmiş ve kuralar öncesi kağıt üzerinde gruptan çıkma adına kağıt üzerinde "2 favori" takımın ardında kalmıştık.


Bu sezon da hangi torbada yer alacağımız kesinleşti. Şampiyonlar ligi gruplarına doğrudan katılacağımızı ve oluşan 8 grubun 4 takımdan oluştuğunu biliyoruz. Uefa sıralamasında 41. sırada olduğumuzu da üst kısım da dile getirmiştim. Gruplarda yer alacak 32 takımın sadece 10 takımı belirsiz. Bizim dışımızda gruplarda yer alacağı kesin olan 21 takımdan 17 tanesi Uefa sıralamasında üstümüzde olan 40 takım arasında yer alıyor. Geri kalan 4 takım ise, sıralamada altımızda olan takımlar... Şampiyon olan ve şampiyon olamayan takımların karşılaşacağı elemelerden gelecek toplam 10 takım ile birlikte Şampiyonlar ligine katılacak takımlar belli olacak.  Şampiyonlar ligi grupları için topladıkları puanlarla 17 takımın sıralamada üzerimizde olduğunu düşünürsek, ilk 2 torba da olamayacağımız kesin. Sıralamada altımızda 4 takım olduğunu yukarı da söylemiştim. 3. torba da olabilmemiz için elemelerden gelecek takımlarla bu sayının 8 olması gerekiyor. Şampiyon olamayan, şampiyonlar ligine eleme oynayarak katılacak takımlar arasında sadece Basel sıralamada üstümüzde bulunuyor. Yani gelecek 5 takımdan 4'ü sıralamada altımızda olacak. Şu anda gruplara katılan 4 takım sıralamada altımızda olduğu için Galatasaray olarak 29 Ağustos günü çekilecek şampiyonlar ligine grup kur'alarına 3. torbadan gireceğiz.

Şampiyonlar ligi gruplarını garantileyen takımlar;
-Barcelona
-Bayern Münih
-Chelsea
-Real Madrid
-Manchester United
-Porto
-Benfica

Arsenal play off elemesini aşıp Şampiyonlar Ligi gruplarına kalırsa, ilk torba bu şekilde oluşacak. Arsenal elenirse, ilk torbanın son takımı Atletico Madrid olacak.

-Atletico Madrid
-Shaktar Donetsk
-Marsilya
-Cska Moskova
-PSG
-Juventus
-Manchester City
-Ajax
-Borussia Dortmund
-Olympiakos
-Galatasaray
-Leverkusen
-Anderlecht
-Napoli
-Kopenhag

Altta yazdığım takımlar uefa sıralamasında üstümüzde bulunuyor ve bu 7 takımdan 5'i rakiplerini geçerlerse, gruplara kalacaklar.

-Arsenal -Play off ELEME-
-Schalke 04 -Play off ELEME-
-Milan  - Play off ELEME-
-Lyon  -3. tur ELEME-
-Zenit  -3. tur ELEME-
-PSV  -3. tur ELEME-
-Metalist Kharkiv  -3. tur ELEME-
" -Basel -3.tur ELEME- "

Şampiyon olarak elemelere katılan ve uefa sıralamasında üstümüzde yer alan Basel ise, 3. turdan itibaren elemelere katılacak.

Yazının çok uzun olduğunu fark edip burada keseyim. Bir sonra ki yazıda da (muhtemelen şampiyonlar ligi 3. tur eleme rövanş maçları öncesi olur) Galatasaray üzerinden ülke puanı ve Şampiyonlar ligine direkt katılım için gerekli olan sıralama durumunu yazarım.

7 Mart 2012 Çarşamba

IWBF Europe Euroleague 1 Grupları

Galatasaray'ımızın organize edeceği IWBF Şampiyonlar Ligi finallerine katılacak 6 takımın belirleneceği Euroleague 1 grup maçları cuma günü Avrupa'nın çeşitli kentlerinde başlıyor.


Turnuvalar öncesi hem organizasyon ile ilgili genel bilgi vermek hem de gruplar ile ilgili ufak 1-2 tahmin yapmak istedim.


Öncelikle işin organizasyon kısmı ile başlayalım.


Şampiyonlar Ligi finalleri her sene sezon başında belirlenmiş bir kulübün ev sahipliğinde 8 takımın katılması ile oynanır. 8 takımdan 2'si şu şekilde belirlenir:


1) Ev sahibi
2) Son şampiyon (Son şampiyon ev sahibi ise finalist doğrudan katılır.)


Geri kalan 6 takım ise genelde mart aylarının ikinci hafta sonuna denk gelecek şekilde düzenenen Euroleague 1 maçları sonucunda belirlenir.


Peki nedir bu Euroleague 1?


IWBF Europe'un her sene düzenlediği 4 temel kupa finali vardır:


1) Şampiyonlar Ligi
2) Andre Vergauwen Kupası
3) Willi Brinkmann Kupası
4) Challenge Kupası


Bu 4 kupa için sene başında uygun olan takımlar ev sahipliği için başvuru yaparlar ve neticesinde ev sahipleri belirlenir. Daha sonra ise çeşitli kriterlere göre sıralanan bu takımlar sırasıyla Euroleague 1, Euroleague 2 ve Euroleague 3 adında 3 organizasyonda yer alırlar.


Euroleague 1 organizasyonu Avrupa'nın aşağı yukarı en iyi takımlarının yer aldığı bir organizasyon olur ve Şampiyonlar Ligi finalleri için sadece buradan takımlar gidebilir.


Euroleague 1 organizasyonu 3 farklı şehir ve birbirinden bağımsız 3 farklı grupta düzenlenir. Sene başında bu gruplara ev sahipliği yapacak takımlar belirlenir ve ardından yapılan kura çekimi yapılır. Grupta ilk 2 sırayı alan takımlar Şampiyonlar Ligi'ne giderler. Diğer takımlardan sadece sonuncu olan takım elenirken 3. olan takım Andre Vergauwen Kupası'na, 4. olan takım ise Willi Brinkmann Kupası'na katılma hakkı elde eder.


Bu sezon 9-10 Mart tarihleri arasında düzenlenecek Euroleague 1 elemeleri için oluşturulan gruplar şu şekilde:


Group A
RSC Rollis Zwickau (Ev sahibi) - Almanya
CD Fundosa Once - İspanya
Besiktas Jimnastic Club - Türkiye
ASD. S. Stefano Sport - İtalya
Hyeres Handiclub - Fransa

Group B
Toulouse I.C. (Ev sahibi) - Fransa
Lottomatica Elecom Roma - İtalya
USC Munich - Almanya
Beit Halochem Tel Aviv - İsrail
GSD Anmic Sassari - İtalya

Group C
Pilatus Dragons (Ev sahibi) - İsviçre
SSD Santa Lucia - İtalya
CS Meaux Handisport - Fransa
P.M.B. team - İtalya
Capital – Aces - Büyük Britanya



Öncelikle A grubu'ndan başlayalım.


Bu grup Rollis Zwickau takımının ev sahipliğinde Almanya'nın Zwickau kentinde düzenlenecek. Bu grupta maçlar 9-10 Mart tarihlerinde oynanacak. Program şu şekilde:


9 Mart Cuma
12:15    RSC Rollis Zwickau-C.D.FUNDOSA ONCE
14:30    ASD. S. Stefano Sport-Beşiktaş
16:45    C.D.FUNDOSA ONCE-Hyeres Handisport
19:00    Beşiktaş-RSC Rollis Zwickau
21:15    Hyeres Handisport-ASD. S. Stefano Sport
        
10 Mart Cumartesi            
10:00    Beşiktaş-C.D.FUNDOSA ONCE
12:15    ASD. S. Stefano Sport-RSC Rollis Zwickau
14:30    Hyeres Handisport-Beşiktaş    
16:45    C.D.FUNDOSA ONCE-ASD. S. Stefano Sport
19:00    RSC Rollis Zwickau-Hyeres Handisport



Euroleague 1'de Türkiye'yi temsil edecek tek takım olan Beşiktaş'ın yer aldığı bu grupta güçlü takımlar bulunmakta. Ev sahibi Zwickau senelerdir bu organizasyonlarda yer alan ekiplerden bir tanesi. Antrenörleri ve iyi oyuncularından olan Piotr Luszynski'yi Galatasaray'ımıza kaptırmış olsalar da hala daha iyi oyuncuları kadrolarında bulundurmaktalar ve tekerlekli sandalye basketbolunun en güçlü liglerinden bir tanesi sayılabilecek Almanya Ligi'nde Lahn Dill'in ardından ikinci sırada bulunuyorlar. 

Grupta'ki İspanyon ekip, Fundosa ise İspanya'nın an itibariyle en kuvvetli takımı. Bunu ligde lider olarak da gösteriyor. Eski oyuncumuz Petr Tucek'in de kadrosunda bulunduğu Fundosa Madrid şehrinin takımıdır. Onlar da son birkaç senedir buraları oldukça iyi oynayan ekip hüviyetindeler.

Stefano takımı ise İtalya liginin pek de iyi olmayan ekiplerinden bir tanesi. Dolayısıyla Beşiktaş için pek problem teşkil etmeyeceklerdir.

Hyeres takımını da Stefano gibi tanımlamak pek yanlış olmaz. Bu iki takımın grubun son iki sırasını paylaşacağını düşünmekteyim.

Grupta ilk iki sıra ise ev sahibi Zwickau ve Fundosa'nın olacak gibi. Beşiktaş eğer Şampiyonlar Ligi bilet almak istiyorsa, özellikle Zwickau'yu yenmek zorunda. Fundosa'ya nazaran daha gerçekçi bir hedef olacaktır. Yine de anlık performanslar baz alınacağı için ne olacağı belli olmaz. O yüzden temsilcimizin ilk etapta Hyeres ve Stefano karşısında sürprize izin vermemesi, akabinde en azından Zwickau'yu yenerek bileti cebine koyması için işi en kötü ihtimalle üçlü averaja bırakması gerekmekte.

A grubu için ilk iki favorileri: Zwickau ve Fundosa
Plase: Beşiktaş

B grubu Fransa'nın Toulouse şehrinde düzenlenecek.

Maç programı şu şekilde:

9 Mart

12:15 Toulouse IC - USC Munich
14:30 Anmic Sassari - Lottomatica Elecom Sport Roma
16:45 USC Munich - BH Tel Aviv
19:00 L. Elecom S. Roma - Toulouse IC
21:15 BH Tel Aviv - Anmic Sassari

10 Mart

10:00 L. Elecom S. Roma - USC Munich
12:15 Anmic Sassari - Toulouse IC
14:30 BH Tel Aviv - L. Elecom S. Roma
16:45 USC Munich - Anmic Sassari
19:00 Toulouse IC - BH Tel Aviv

Bu grupta iki İtalyan ekibinin uzak ara favori olduğunu düşünüyorum. İtalya ligi'nde de şampiyonluk mücadelesi veren Lottomatica Elecom Sport Roma ile Anmic Sassari ekiplerinin diğer üç ekipten daha kuvvetli gözüküyor. Bir ihtimal ev sahibi avantajı ile Toulouse bu iki ekibi zorlamaya çalışabilir ancak güçleri yetmeyecektir. Toulouse ve Munich takımları arasındaki 3.lük mücadelesi ise ev sahibi Fransız Toulouse'un lehine bitecektir.

Grubun mutlak favorileri: L. Elecom S. Roma ve Anmic Sassari
Aradan nasıl sıyrılabilirim ki?: Toulouse

C grubu ise İsviçre'de Pilatus Dragons ev sahipliğinde düzenlenecek.

Maç programı şu şekilde:

9 Mart


12:15 Pilatus Dragons - CS Meaux
14:30 Padova M.B. - Santa Lucia
16:45 CS Meaux - Capital Aces
19:00 Santa Lucia - Pilatus Dragons
21:15 Capital Aces - Padova M.B


10 Mart


10:00 Santa Lucia - CS Meaux
12:15 Padova M.B. - Pilatus Dragons
14:30 Capital Aces - Santa Lucia
16:45 CS Meaux - Padova M.B.
19:00 Pilatus Dragons - Capital Aces


Bu grubun mutlak favorisi İtalyan temsilcisi Santa Lucia. Grubu oldukça rahat bir şekilde lider olarak tamamlamalarını beklemek pek de gerçek dışı sayılmaz. Grubu ikinci biterecek takım ise Padova, Meaux ve Capital Aces takımları arasında oynanacak karşılaşmalar sonucunda belli olacaktır. Ev sahibi Pilatus Dragons'un grubu sonuncu bitireceğini tahmin ediyorum fakat daha evvel de belirttiğim gibi anlık performanslar bu turnuvalarda ölçü olduğu için ne olacağını kestirmek pek de mümkün olmayabilir. C grubunda söyleyebileceğimiz bir tek şey var: Santa Lucia bu gruptaki ağır favoridir.


Kısaca toparlayacak olursak,


A grubunda Zwickau, Fundosa ve Beşiktaş'ın yer alacağı bir çekişme beklemekteyim. B grubunda bir sürpriz yaşamazsak L. Elecom S. Roma ve Anmic Sassari el ele İstanbul'a geleceklerdir. C grubunda ise Santa Lucia'nın İstanbul'a gelmesi dışında kesin olan bir şey yok gibi gözükmekte.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Arabesk Hayatlar

Bir sabah uyandığınızda belinizden aşağısının tutmadığını düşünün bir an için... Tekerlekli sandalyede hayatınızı sürdürmek zorundasınız, insanlar size acıyan gözlerle bakacaklar, iş bulmakta, hatta adam yerine konmakta zorlanacaksınız. "Engelli" sıfatı yapışacak üzerinize, asıl engelin beyinlerinde olduğunu görmekte aciz insanlar tarafından. "Özürlü" diyecek bazıları, kabahatlerinin ne kadar büyük olduğunun farkında olmadan. Hayatınızı normal akışında sürdürebilmek varken, yaşamı sizin için çekilmez hale getirilecek.

Kaldırımlara çıkamayacaksınız bazen. Asansör, otobüs, metro kullanamayacaksınız. Tek sebebi size uygun ortamın hazırlanmamış olması olacak. Bacaklarını kırıp ellerine vermek isteyeceksiniz.

Kimi zaman bir trafik kazası bu sıkıntınıza neden olacak, kimi zaman kanser, kimi zaman bir doğal afet. Bazen doğduğunuz andan itibaren bu dezavantaja sahip olacaksınız. Bu yaşamanıza engel mi?

Spor, fiziksel ve zihinsel dezavantaja sahip insanların normal yaşantıya dönmelerini ve/veya günlük hayata adaptasyonlarını oldukça kolaylaştıran bir olgu. Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı'nın kurulmasındaki temel nedenlerden biri de budur zaten. (Galatasaray ayrıca binicilik sporu ile bu alana katkı vermektedir.)

Bilindiği üzere o dönemki başkanımız rahmetli Özhan Canaydın ve şu an da şubenin başında yer alan Sinan Kalpakçıoğlu tarafından kuruldu. Takımın başına yönetim meziyeti en az Galatasaraylılığı kadar iyi olan Sedat İncesu getirildi ve şu an yedinci sezonunda. 

Takımın bu yedi sezon boyunca kazandığı başarıları Türkiye'de hiçbir spor branşında, hiçbir takım elde edemedi. 7 sezonda yalnız 8 mağlubiyet ile 1 kere Birinci Lig şampiyonluğu, 5 kere üst üste (Üçü namağlup olmak üzere) Süper Lig şampiyonluğu, 3 Şampiyonlar Kupası şampiyonluğu ve 3 Kitakyushu Kupası (Kıtalararası Kupa) şampiyonluğu kazandı. Özel turnuvalar da cabası... (Şu anda yedinci sezonun içerisindeyiz.)

Kazandığı başarıların yanı sıra bünyesinde bulundurduğu sporcuların yaşantılarında göstermiş olduğu etkiyi Sedat Hoca bu sene Kitakyushu Kupası şampiyonluğu sonrasında Özgür'ün bavullarını taşıdığı görüntüler eşliğinde kendisi anlatmıştı. Özgür'ün kendi eşyalarını taşımasının garipsenebileceğini ama amaçlarından bir tanesinin de onların herhangi bir dezavantaja sahip olmayan insanlar gibi yaşaması için ellerinden geleni yapmak olduğunu, sporculuk kariyerlerinin kendilerine güvenlerini yerine getirdiğini ve bu görüntülerin güzelliğini anlatmıştı, ben de tatlı tatlı dinlemiştim. (Galatasaray TV kayıtlarından bulup, izleyebilirsiniz.)

Bütün bunları neden anlatıyorum?

Malumunuz, Arda Turan bir televizyon programına telefon ile bağlanmış ve tepki verilebilecek çeşitli sözler söylemişti. Gazetelerde ve internet ortamında Galatasaray taraftarı çeşitli reaksiyonlar verdi ve Arda da dün gece TRT 1'deki spor programına bağlanarak kendince kıvırmaya çalıştı.

Bu sözlere tepki veren isimlerden bir tanesi de Sedat İncesu'ydu. Sedat Hoca ne dedi?

"Bu kulüp dediğin Galatasaray'dır Arda efendi... Yemek verilmemiş... Adamlık , Sporculuk, takım ruhu karnı açken cebinde son kalan bozuklukları birleştirerek servis arabasına ancak 15 TL lik mazot alarak antremana gitmektir. Şartlar ne olursa olsun kulübüne ihanet etmemektir. Sende haklısın yemek verilmediği için açlıktan gözün kararmıştır görememişsindir Engelsiz Aslanların Galatasaray için verdiği savaşı..."

Bugün Mehmet Demirkol isimli insanın malum televizyon kanalındaki programı izlerken söz doğal olarak Arda konusuna geldi. Beyefendiler Arda'nın sözlerinde herhangi bir sıkıntı olmadığını, kendisinin Galatasaray'ı çok sevdiğini, bu sözlere esas tepki vermesi gerekenlerin Atletico Madrid takımının taraftarı olduğunu söylediler. Bağış Erten konu ile ilgili programa bağlandı, "Bu kulüp" lafına takılmaması gerektiğini söylediler, insanların tepki gösterdiği diğer mevzuyu göz ardı ederek. Telefon kapandı, M.D. insanların attığı mesajları okudu ve en sonunda sıra Sedat Hoca'nın sözlerine geldi. Mehmet Demirkol sözleri okumaya başladığında Fuat Akdağ "Okuma Allah aşkına." diye bir tepki gösterdi. Demirkol okumaya devam etti ve sözlerinin sonunda "Bunları söylemek de arabesk sanatçılığıdır." dedi. Akabinde Abdurrahim Albayrak'ın söylediği sözlerden bahsederken kendisinden "Bir yönetici" diyerek bahsetti ve kendince tepki gösterdi. "Kitleleri galeyana getirmektir!" Arda'nın sözlerinin izlenmediğini iddia eden bu ismin sayın Albayrak'ın konuşmasını izlemediği o kadar belliydi ki.

Demirkol ve Akdağ ikilisi: Sedat Hoca ile hayatınızda kaç kere karşılaştınız? Onun savaştığı bu yolda sizin katkılarınız ne oldu? Hangi cüret ile kendisini küçümeyici tavırlarla bu sözleri söyleyebiliyorsunuz? Bütün bu sözleri söylerken "Arabesk sanatçılığı" tanımlamasını kullanan Demirkol bir sektörü de küçümsemiş oldu. Bu sözleri söyleme hakkını nereden alıyor?

Elit tavırlarla kendisini önemli insanlar olarak gören bu ikilinin, özellikle Demirkol'un, Engelsiz Aslanlar'ın başarılarından ne kadar haberi var? Arda'nın Türk futboluna veremediğini Sedat Hoca'nın, ekibinin ve Engelsiz Aslanlar'ımızın Türk sporuna kattıklarının farkındalar mı? Son dönemde yaptığı tek şey konuşmak olan Arda Turan ile bu insanların arasındaki Arda lehine tek fark popülarite ve para iken, Aslanlarımızın sportif başarılarını göz ardı etmek de ne oluyor?

Bu ikili, özellikle Demirkol, Türk sporunun uluslararası arenada en başarılı olan federasyonlarından bir tanesinin Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu olduğunu biliyorlar mı? Türk futbolu bırakın olimpiyatları, kendi branşlarındaki şampiyonalara katılmakta zorlanırken, olimpiyat oyunlarına denk paralimpik oyunlarında Türkiye'yi olimpiyatlarda temsil etme hakkına sahip olan ilk takımın tekerlekli sandalye basketbol milli takımı olduğunu biliyor mu? Bu takımdaki 5 oyuncunun Galatasaray'da oynadığını, Sedat Hoca'nın bu branşta dünya üzerindeki yerini?

Para ve popülarite bu kadar mı gözlerini boyuyor?

Hocamızın sözlerini yersiz bulan Galatasaray taraftarı, bu insanlar için kaç kere salonda bulundunuz? Benzer başarıyı futbolda yakalasak havaalanına koşacak insanlar Engelsiz Aslanlar'ımızın başarısında sadece kuru bir tebriği internet ortamına aktararak, bazen bunu bile yapmayarak, nasıl bir iki yüzlülük sergilemektedir? Her şey futbol mudur? Spor futbol mudur?

Haydi Demirkol ve Akdağ ikilisinin içindekileri bir şekilde okuyabiliyoruz, Galatasaray taraftarının riyakarlığını nasıl okumamız gerekir?

Demirkol ve Akdağ'a sorular bitmedi. Fenerbahçe'nin voleybolda yaşadığı ve uluslararası arenadaki ender başarılarından olan "Dünya Kulüpler Şampiyonluğu"na önemli bir vakit ayıran bu ikili Engelsiz Aslanlar'ın başarılarının ardından programlarında onlara yer vermişler mi?

Sedat Hoca Arda Turan isimli futbolcuya sağlam bir Galatasaraylılık ayarı vermiştir ve bu isyanında gayet haklıdır. Bu isyan Arda Turan öznesinde bütün Galatasaraylılara ve Türk sporseverlere gösterilmiştir. Bunu algılamak bu kadar zor mudur?

Siz bu insanların gerek parkelerde, gerek dışarıda nasıl bir savaş verdiğinin farkında mızınız?

Kim oluyorsunuz da tekerlekli sandalye basketbol özelinde Türk sporuna önemli katkılar vermiş Sedat Hoca ve aslanlarına bu tepkiyi verebiliyorsunuz?

Bu sözleri söylemek arabesk sanatçılığı ise ben de, benim gibi düşünenler de en büyük jiletçi hayranlarız.

Bu konu her zamanki gibi unutulup gidecek. Demirkol'un terbiyesizliği yanına kar kalacak.

Arabesk sanatçıları, arabesk hayatlara sahip insanlar Demirkol ve Akdağ gibilerdir. Bu sözleri yersiz bulan bir kısım Galatasaray taraftarıdır. Esas engelli olanlar da...

4 Kasım 2011 Cuma

Engelsiz Aslanlar'ın Maç Günleri ve Saatleri Belli Oldu




Engelsiz Aslanlar'ımızın Süper Lig'de fikstürü belli olmuştu. Maçların günleri ve saatleri şu şekilde:

BİRİNCİ DEVRE

1. Hafta: Antalya BŞB (D) - 20 Kasım - 12.00
2. Hafta: Beşiktaş - 27 Kasım - 13.00
3. Hafta: Şanlıurfa Engelliler - 4 Aralık - 12.00
4. Hafta: Engelli Yıldızlar (D) - 11 Aralık - 12.00
5. Hafta: Kardemir Karabükspor - 18 Aralık - 11.00
6. Hafta: İzmir BŞB (D) - 7 Ocak - 13.00
7. Hafta: Karagücü - 15 Ocak - 11.00
8. Hafta: Yalova Engelliler (D) - 22 Ocak - 16.00
9. Hafta: KKTC Turkcell - 28 Ocak - 12.00



İKİNCİ DEVRE

10. Hafta: Antalya BŞB - 12 Şubat - 12.00
11. Hafta: Beşiktaş (D) - 19 Şubat - 15.30
12. Hafta: Şanlıurfa Engelliler (D) - 26 Şubat - 13.00
13. Hafta: Engelli Yıldızlar - 4 Mart - 12.00
14. Hafta: Kardemir Karabükspor (D) - 18 Mart - 14.00
15. Hafta: İzmir BŞB - 25 Mart - 13.00
16. Hafta: Karagücü (D) - 8 Nisan - 14.00
17. Hafta: Yalova Engelliler - 15 Nisan - 13.00
18. Hafta: KKTC Turkcell (D) - 22 Nisan - 12.00

28 Ekim 2011 Cuma

Sampiyonluk Istiyoruz! : 84-65

Çarşamba akşamı kızlarımız müthiş bir mücadele sonrasında Ekaterinburg'u 19 sayı farkla 84-65 mağlup etti ve grupta ki üçüncü maçından da galibiyetle ayrıldı.

Maça çok kötü başladığımız söylenemez ancak savunma performansımızın düşmesi doğal olarak hücumumuza da yansıyınca bir ara farkın 9 sayıya kadar çıktığını gördük. Adam adama savunmada rakibin karşısında duramadığımız gibi, adam değiştirmemiz gereken pozisyonlarda bunu çok iyi yapamadığımız için rakibe boş şut imkanı çok tanıdık. Kaçırsalar bile ilk çeyrek itibariyle bu topları bir şekilde yeniden kazanmayı başardılar.

Burada devreye alan savunması ve Dee girdiler. Arkada Tina'nın varlığından, önde Işıl'ın bunaltıcı baskısından da bahsetmemek olmaz tabii.

İkinci yarı ise, savunma dozajını bir seviye daha yukarı çektik. Işıl rakibin bütün guardlarını sahadan sildi. Tina pota altında ki rakiplerine büyük üstünlük kurdu, Dee karşısına kim çıkarsa çıksın bir şekilde sayıya ulaşmasını bildi, Alba bu takım için neden önemli olduğunu bir kez daha kanıtladı. Daha ne yazalı
m? Matic'in ribaunt katkısı, Melisa'nın kötü başlamasına rağmen sonra toparlaması, Bahar'ın sadece 9 dakika oynamasına rağmen inanılmaz verimli olması, Şaziye'yi bu forma altında bu kadar mücadele ederken görmenin şaşkınlığı...

Işıl kaptan, müthiş oynadı. Hasta hasta çıktı maça. Bir gün öncesinden serum yediğini pek fazla duymadık sanırım... Sahadaki enerjisinde en ufak bir azalma var mıydı? 8 sayı, 6 ribaunt, 7 asist, 2 top çalma... O böyle oynadığı sürece sırtımız kolay kolay yere gelmez. Yaşadığı sakatlıklardan sonra ancak kendini toparlayabiliyor. Ayaklar daha sağlam basıyor, hissedebiliyorsunuz. Şimdi sıra bu performansı istikrara dönüştürüp, yükseltmekte...

Tina, maça hem hücum hem savunma anlamında çok kotu başladı. Gruda'yı ilk çeyreğin yıldızı yaptı. (13 sayı üretti yanılmıyorsam.) Kendisi ise, hücumda çok ezildi fakat daha sonra ortaya koyduğu performansa kelimeler yetmiyor. Karşınıza Gruda, Leuchanka, Stepanova ve Parker çıkacak, hiç birine karşı geri adım atmayacaksınız ve kim çıkarsa çıksın ezip geçeceksiniz. 24 sayi, 14 ribaunt, 2 asist muazzam...

Dee, bu kadına kelimeler yetmez. O kadar söyleyeyim. 1/7 atarak başladı yanılmıyorsam ancak insanda konsantrasyon problemi olur, maçtan kopma olur. Yok arkadas... Çok mu abartmış olurum bilmiyorum ama kadın basketbolunun Jordan'ı kendisidir. Takımın kendisine nerede, nasıl ihtiyaç duyduğunu o kadar iyi biliyor ki... Basit bir örnek: son çeyrekti sanırım... Takım 2-3 hücum üst üste bocaladı. Hemen akabinde gitti, topu aldı, penetresini yaptı, faulu aldı, serbest atışlarla takıma nefes aldırdı. Augustus'u cok seviyorum ancak kendisi olsa bu pozisyonda topu alır bir cross-over ile şuta kalkar, kaçırırsa çökeriz, girerse 1-2 hücum rahatlamış oluruz. İşte Dee ile aralarındaki en büyük fark, malesef. Dee çok büyük oyuncu ve onu bu forma ile izlemek benim için büyük bir keyif.

Alba, saha içinde ve dışında tepkileri müthiş... Savunma katkısı muazzamdı. Hücumda gününde değildi, olsun canı sağ olsun. Yine de istediği zaman çok rahat biçimde penetre edebilmesi, bu penetreleri sonrası takım arkadaşlarını çok iyi bulması veya kendisinin bitirmesi çok güzel... Henüz 22 yaşında, inşallah uzun süreler bizimle kalır.

Keyifli bir galibiyet oldu. Ekaterinburg bu turnuvanın en önemli kadrolarından birine sahip. Onları bu şekilde perişan etmek bütün takımlara büyük bir korku salmak anlamını taşıyor. Artık bize karşı oynayacak rakiplerimizin dizleri daha fazla titreyecek.

Taraftar? Öyle bir topluluk yoktu salonda. (Salonda bulunanlara taraftardan ziyade sevdalı demek gerekiyor. Arma Sevdalıları...)



Şu anda grupta 3 maçını da kazanan Ros Casares ile birlikte ilk 2 sırayı paylaşıyoruz. Ros Casares ile oynayacağımız maça dek, kesinlikle mağlubiyet almamalı ve o maça avantajlı çıkmalıyız.

Nazar Boncuğu (Eleştiri Zamanı): 64-68

Galibiyetlerden ziyade bu tarz mağlubiyetlerin analizi önemli. Dilim döndüğünce 3-5 cümle yazmaya çalışayım.

Eleştirileri üç ayrı şekilde yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

1) İstatistikler ne söylüyor?

a) 17 top kaybı fazla. Özellikle bütün maçı çift guard ile oynadığımızı düşününce, ne olursa olsun 17 top kaybı fazla oluyor. Bunların 8 tanesi bizzat guardlarımızdan gelirken, sadece aklımda kalan 2-3 pozisyonda da yanlış pas tercihleri nedeniyle diğer oyuncular zor durumlara düşürülüp, top kaybı yaptırıldı. Kısacası 17 top kaybının 10-11'i guardlardan geliyorsa sıkıntı var demektir. Üstelik bu 4 guardın yaptığı toplam asist sayısı 9! (8'i Jaka ve Ender'den)
b) Üç sayı yüzdesi. %22 ile atacak kadar kötü oyuncularımız yok. Üstelik kaçan boş şutlar da cabası. Tek maçlık olabilir diyelim. Geçelim.
c) Herkesin üzerinde durduğu nokta. Ribaunt. Benim ribaunt üstünlüğü
nü değerlendirmem farklıdır. Total ribauntlar size her zaman doğruyu göstermez. O yüzden kendimce ribauntlari belli bir yüzdeye oturtmaya çalışırım.

Pota altımızda 39 ribaunt pozisyonu oluşmuş. %44'ünü (17) rakibe hücum ribaundu olarak vermişiz. Tek bir söz edilebilir istatistikler üzerinden. Eğer 17 top kaybının üzerine bir de rakibinizin pota altınızda %44 ile ribaunt almasına izin veriyorsanız mağlubiyete davetiye çıkartıyorsunuz demektir. Bunlara rakibin kendi pota aldığında aldığı ribauntlarla bizi dengesiz yakalaması eklenmedi malesef.

d) 30 serbest atış kullandılar. (Bizim 19) 22 isabet buldular. (Bizim 10) Simdi işin ilginç noktası geliyor: İki takımın da faul sayıları eşit. Yani? Rakibimizin karşısında duramamışız. Lyday, Domercant ve Greer üçlüsü 15/18 serbest atış kullandılar. (Tüm takımımızdan fazla isabet, neredeyse aynı sayıda atış.) Kısacası guard savunması dökülmüş.

Rakibiniz %36 ile şut atıyorken onları maçın içerisine ancak bu şekilde sokabilirsiniz. Biz de bunu başardık. (Biz %44 ile hücum ettik. Gayet normal.)

2) Teknik olarak neler yanlış yapıldı?

Bir kere adamlar bizim ikili oyunlarımıza muazzam çalışmışlar. Durdurdular. Bu kadar net. Pas ve kat tempomuzu yukarıya çektiğimizde savunmada zorlandılar. Ancak bunu ikinci yarı hiç başaramadık.

Bir diğer problem ise, Kazan ikili oyunları çok yüksekte oynadı. Bu ne demek? Uzun oyuncumuz show-up yaptığı anda ne kadar hızlı olursa olsun rakip oyuncu içeri devrilmiş oluyor, diğer uzun oyuncumuz bire iki kalınca yardım gelse bile ya sayı buldular, ya çizgiye gittiler ya da dış adamlara boş şut yarattılar. Savunamadık. Ne yapılabilirdi? Alan savunması deneyebileceğimizi düşünüyorum.

Bir başka konu ise, sezon başından bu yana gelen "Farkı belli seviyeye kadar açsak da vurup geçememe." problemi. İlk olarak Erdemir maçında sinyal geldi. Peşine Prokom ve Banvit maçları takip etti. Takim garip şekilde fark kapanmaya başladığı an panik yapıyor. Anlamıyorum. Bu maçta da geriye ilk defa maçın bitimine 2-2.5 dakika kala düştük. Belki daha az süre vardı. Yine kazanabilirdik ama panik... Anlayamadım. Her topu Jaka'ya verme çabaları üzücü. Düzeltmek lazım.

Ribauntlarda alan paylaşımı sıkıntısı yaşadık. Hiç böyle olmamıştı. Garipsedim. Öyle ki elimizdeki bir kaç topu rakibe hediye ettik. Bu tarz pozisyonları "şanssızlık" yerine "pozisyon hatası" olarak nitelendirmek lazım. Her ne kadar Savrasenko'nun sağlam bir boy avantajı olsa da sağlam bir spacing ile hiç önemi olmazdı: Bkz. Kadın takımımızın Ekaterinburg maçı...

Lynn Greer çok problem oldu. Bu da ilginç çünkü dengesiz bir oyuncudur. Dengesini bozamadık.

Domercant. Saygı. Nokta.

Shumpert'in özellikle fizikli pota altı oyuncularına sahip takımlara karşı dezavantajları bariz belli oluyor bu seviyede... Malesef bu sıkıntıyı yaşadık. Aynı şekilde Jaka'nın defansif sıkı
ntıları üzerine de Greer ile çok gittiler.

3) Koç, koç, koç...

Malesef bu bir koç mağlubiyetidir. Kim ne derse desin. Sebeplerine gelelim:

a) Jaka ısrarı. Maça kötü başladı, kötü devam etti. Üzerine Greer'in savunmasında her seferinde yenildi ve takım savunmasının dengesini bozan unsurlardan oldu. Jaka hiç bir şekilde 33 dakikaya yakın bir süre almamalıydı. Sahada tuttukça onu da yıprattı. O yıprandıkça hücum performansı da veremedi. Samoylenko'nun savunmasında bunalmasına resmen göz yumdu. Gibi, gibi... Kısacası Jaka'yı bu maç özelinde çok farklı kullanması gerekirdi.

b) Maç başında 4 numaralardan öyle bir verim alıyorduk ki... Songaila, Cevher... Hatta Shumpert bile başlarda... Ancak sonrasındaki Shumpert ısrarı, Songaila'yı kenarda unutması, Cevher'in aklına gelmemesi... Gerekirse Shumpert'e 3 numarada süre vereceksin ancak maça çok iyi başlayan ikiliden caymayacaksın. Shumpert ısrari ile yaşadığımız ribaunt dezavantajı da cabası. Maç başlarında Songaila, Furkan, Andric ve Cevher dörtlüsü kullanılırken böyle bir problem yaşamamıştık.

c) Tutku'yu cezalandırması. Resmen peş peşe iki top kaybı yaptıktan sonra cezalandırdı. Ne olursa olsun daha fazla süreyi hakketti. En azından Ender'in performansı vasatın altına indiğinde düşünmeliydi. Jaka'nın yerine düşünmeliydi. Yapmadı.

d) İkinci yarı tempomuzu kaybettiğimiz an alan savunması denenebilirdi.

e) Açıkçası bence bir ara Gordon/Ender-Shipp-Caner/Shumpert-Songaila-Andric beşinin denenmesi gerektiğini düşünüyordu. Fiziksel açıdan işi dengeleyip, o şekilde oynamak çok daha mantıklı olabilirdi. Ayrıca: Defans!

Kısacası malesef koçumuz bu maçta, bana göre, büyük tercih hataları yaparak elimizdeki maçın gitmesine neden olmuştur. Nasıl ki Prokom maçındaki hamlelerine rağmen takım avantajını kaybettiği için suçu onda bulmuyorsam, bu maçta da kendisini baş suçlu olarak görüyorum. Takım gibi onun da yorgunluğu olabilir, tercih hataları yapıyor olabilir. Biz eleştirimizi yapalım, tek maçlık idi diyelim. Geçelim.

Yaptığımız güzel şeyleri zaten izlediniz. Fazla detaya gerek yok. Yeterince uzun oldu zaten.

20 Ekim 2011 Perşembe

Kadınlar Avrupa Ligi Son 8 Finalleri İstanbul'da

Kadınlar Avrupa Ligi son sekiz maçları, Euroleague yönetiminin yaptığı  açıklama ile Galatasaray'ımızın ev sahipliğinde İstanbul'da oynanacağını duyurdu. 28 Mart 1 Nisan tarihleri arasında oynanacak maçlar Abdi İpekçi Spor Salonunda oynanacak.

Statü gereği takımımız gruplardan sonra bu organizasyona direkt katılacak. Statü için; http://simasjasaitis.blogspot.com/2011/08/kadnlar-avrupa-liginde-statu.html

18 Ekim 2011 Salı

Dünya Şampiyonluğu ve Getirileri (!)

Bu yazı aslında şampiyonluğun kutlanacağı yazı olarak tasarlanmıştı ancak çeşitli sebepler yüzünden farklı noktalara değinmek durumundayım.

Öncelikle Engelsiz Aslanlar'ımıza haklarını teslim edelim.

Kolay değil, 2005 yılında kuruluyorsunuz ve altı sene içerisinde bütün takım sporlarında en dominant ekip olmayı başarıyorsunuz. Lig şampiyonluklar, Avrupa Şampiyonlukları, Dünya Şampiyonlukları peşi sıra geliyor... Üstelik bütün bunları başarırken 6 senede sadece 8 kez yeniliyorsunuz. Bu yenilgilerin beşi Avrupa arenasına ilk çıktığınız sene yarı final ve üçüncülük maçı ve 5. olduğunuz 2010 senesinde üç grup maçı şeklinde yaşanıyor. 2 Avrupa, 3 Dünya, 3 Lig şampiyonluğunu namağlup yaşıyorsunuz. İşin en güzel tarafı, bütün bu başarılara rağmen yüreğinizdeki kazanma azmi, arzusu bir an bile eksilmiyor.

Tebrikler engel tanımayan aslan yürekli insanlar.

Peki sıkıntı nerede?

İki noktaya çok takıldım. Birincisi geçen gün Takvim gazetesinde çıkan yazı. 

İyi niyetli, güzel ancak bir o kadar da başarısız bir yazı. Nedenlerine gelelim:

1) Doğru düzgün araştırma yapılmadan yazılmış. Muhtemelen resmi sitedeki kadroya bakılmış, dikkatinizi çekerim sezon başlamasına rağmen hala daha geçen seneki kadromuz yer almakta, ve onun üzerinden haber üretilmeye çalışılmış.

- Volkan Aydeniz ve Ramazan Kahriman Bornova Barış Gücü'ne, Ömer Gürkan ise Vigo, İspanya'ya transfer oldular.
- D.E. isimli şahıs da çok şükür şubeyle tamamen alakasız konumda.

İşte basın bu kadar ilgisiz. Birçoğu resmi sitedeki haberin çakmasını hazırlayarak samimi olmayan övgüleri dizmeye çalışmışlar, olmamış. Yazık.

2) İşin en acı verici tarafı bunu bizim taraftarımızın da yapıyor olması. Engelsiz Aslanlar'a karşı o kadar ilgisiziz ki... Yolda bir Galatasaraylı çevirsen takımdan 2 kişi say desen sayabilme ihtimali nedir?

Forumların çoğuna bakmadım ancak "Gururumuzsunuz.", "Helal olsun.", "Galatasaray'ın gerçek ruhu!" tadında yazılara rastlarız. Hatta bir kısmı yüzsüzlüğü o kadar benimsemiştir ki "İlgisiz gibi görünsek de hep kalbimizin bir köşesindesiniz." der.

Malesef bu insanların maçlarına yine benzer simalar gidecek. Belli 30-40 kişiyi salonda göreceğiz. Mayıs 2012'ye kadar Engelsiz Aslanlar'ın ismi çoğu yerde geçmeyecek.

Bir şampiyonluğun getirisi fazla olur değil mi? Bu insanlar için 3-5 forum mesajı, bir de o an havaalanında karşılanmaktan ibaret. Düşünün, an itibariyle ana sayfada isimleri bile geçmemekte.

Bu başarının alışkanlık haline gelmesi değildir. Bu ilgisizliktir.

Aklımdaki soru çok basit: Onlar Galatasaray'a fazlasıyla layıklar ama acaba biz Engelsiz Aslanlar'a layık mıyız?

16 Ekim 2011 Pazar

Zaza'nın Getirileri-Götürüleri


Sezon biter bitmez transfer çalışmaları başladığında bu takım Euroleague biletini almış olsaydı Songaila yerine daha 4,5 oynayabilen hatta daha 5 numara diye tabir edebileceğimiz en basitinden Esteban Batista gibi bir oyuncu, buna ek olarak 3 numaraya bir takviye gelebilirdi ama sponsoru belli olmayan Euroleague için ön eleme oynaması gereken kulüp bunun yerine Shumpert'ı 3 numaraya çekip Songaila'yla uzun rotasyonunu tamamladı. 


Sezon başlamadan önce Mahmuti verdiği demeçlerde illa ki kalıplı bir uzunla oynamak zorunda olmadıklarını, bu sene sisteminde değişikliğe gideceğini ve sahada çift guard ve mobil uzunlarla oynayacağını söylüyordu. Sonradan detayları öğrendiğimizde ise, ilk olarak alınması istenen uzun Pekovic idi. Pekovic'in olmaması üzerine hem yabancı sınırlaması hemde bütçe doğrultusunda rotasyona tek yabancı takviyesi Songaila geldi. Ama bu tercihte ciddi biçimde eleştirildi. Başta Nur Gencer olmak üzere hemen hemen tüm basketbol yorumcuları Galatasaray'ın ortayı kapatacak bir 5 numaraya ihtiyacı olduğunu söyledi durdu. Fakat takım özellikle Euroleague elemelerinde ve akabinde Türkiye Kupasında uzunlarından gayet ciddi verim aldı. Pivot olarak takımda oynayan Furkan Aldemir ve Luksa Andric'i Tutku-Ender-Jaka-Gordon gibi iyi pasör oyuncularla besleyerek bol bol ikili oyun izlettirdiler. Oyuncuların hücumda sürekli hareketli olduğu ve uzunların sürekli perdeye çıktığı, perdeden sonra oyuncuların hızlı ayaklarıyla çabuk bir şekilde içeriye devrildiği bir sistemimiz var. Bu yüzden en etkin kullandığımız hücum silahımız Luksa ve Furkan'ın da özelliklerinden yola çıkarak pick and roll ve pick and poplar... 


Bu verileri göz önünde bulundurarak, Euroleague bileti alındıktan sonra Koç takıma  bir uzun takviyesi daha yapmayı düşündü. Tercihi de Zaza Pachulia'dan yana kullandık. Sistem için çok doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum. Fenerbahçe maçında ciddi anlamda gözüktü ki kalıplı uzun tercihi Galatasaray'ın sistemi için ideal değil. "an itibariyle". Zaza pota altı sertliği için ribaunt için ideal bir oyuncu. Bire bir oyunu var ama Galatasaray hücumda uzunlarını sabit oynatmıyor. Uzunlar pick'e çıkıp içeriye devriliyor. Zaza ise, en azından  Fenerbahçe Ülker maçında gördüğümüz kadarıyla pickten sonra direk 5 numarayı sırtına alıyor. Mahmuti eğer sistemini Zaza'ya göre biraz esnetirse, Zaza'nın içeride dominant olarak oyun oynabileceği setleri çizerse Ekim ayına geldiğimiz düşünülünce sıkıntı yaratacaktır. Takımın tekrar bir hazırlık dönemi geçirmeyeceğine göre bu sıkışık takvimde bu ihtimal zor. Zaza açısından bakınca da benzer bir sıkıntı var. Lokavt sonunda gidecek olması nedeniyle. ve tarihin belli olamaması nedeniyle ciddi bir sıkıntı. Zaza'nın transferinde ki son sıkıntı ise, Furkan ve Sertaç'ın hatta Luksa'nın dakikalarının azalacak olması. ki Shumpert'ın 3 numaraya kaydırılma işi olmayacak gibi duruyor. Shumpert ne zaman 4 numaraya geçse özellikle hücumdaki ritmimiz artıyor. Bu nedenle gelecek dönemde en büyük handikap olarak 5 değil 3 numara görülebilir. İyi tarafından bakacak olursak da takımda Euroleague seviyesinde kalıplı bir uzun olmadığı gerçeği var. Zaza'nın bu problem için Türk olması itibariyle de bulunmaz Hint kumaşı oldugu da bir gerçek... Zaza kalitesinde bir yabancı oyuncuyu 6 sıfırlı ücrete zor bulursunuz. Euroleague'de oynayacağımız grup maçları için rotasyonda bulunması çok önemli. savunma sertliği için ve misalen grubumuzda savunacağımız David Anderson, Fran Vazquez gibi uzunları savunabilecek elimizde ki tek uzun. ama biz sistemimizi Zaza'nın hücum gücüne endekslersek yanlış yaparız. ama savunma ribaund katkısı için rotasyonda 10-15 dk civarı kullanmak adına bu transfer olduysa ve Coachda top16'ya kalırsak benzer bir uzun istiyorum diyorsa güzel bir hamle. Top16 arefesinde piyasada ciddi uzun bulabiliriz ama şu an bulmak zor....


Zaza muhakkak ki Fenerbahçe maçında olduğu gibi olmayacak. Takıma alıştıkça, buraya adapte oldukça daha verimli olacaktır. Yapabilecekleri hususunda soru işaretleri çok yok ama Zaza'nın geldiği zaman itibariyle takıma direk katılabilecek bizi bir anda bir tık yukarı çıkarabilecek durumda değil. Sezon sonuna kadar bizde kalabilecek durumda olsaydı her şeye daha toz pembe bakabilirdik.